Tarihin Arka Sayfaları
17 Haziran 2013 Pazartesi
İstanbul'un Fethi Üç Gün Önceden Belli Olmuştu....
Fatih dönemi zamanında tasavvuf ilminin önde gelenlerinden olan ve aynı zamanda Fatih'in hocası olan Ak Şemsettin önemli bir şahsiyettir.Hocası Hacı Bayram-ı Velidir. Aynı zamanda hocasının yanından hiç ayırmadığı seçkin öğrencilerinden biridir Ak Şemsettin. Hocasının tasavvuf ilminde ne kadar usta olduğunu bilen ve hocasından her dakika yeni şeyler öğrenen ve bunları genç yaşına rağmen uygulayabilen önemli bir tasavvuf alimidir.Fatih Sultan Mehmet Han kendi hükümdarlığında onu yanından hiç ayırmazdı niye ayırsın ki hem ondan yardım ister hemde onun öğrencisi olmak isterdi onu babasından ayırmazdı aynı şekilde Ak Şemsettin'de onu çok severdi.Fatih İstanbul seferine çıktığında Ak Şemsettin'i yanına almamıştı ve sefere o çok sevdiği hocasından mahrum gitmişti. Seferde deniz savaşının kaybedilmesi surların geçilememesi askerlerin şevkini kırmış ve Fatih'in moralini bozmuştu tam böyle bir zamanda hocasından nasihat dolu bir mektup gelir bu mektubu okuyan Fatih'in şevki artar ve surları bütün gücü ile dövmeye başlar. Fakat hala surlar geçilememektedir. İki tarafta çok yorulmuştur ve o sırada Ak Şemsettin Fatih'i görmeye gelir. Uzun bir süre Fatihle konuşurlar ve Ak Şemsettin Fatih'e savaşın üç gün sonra 29 Mayıs 1453 tarihinde hangi cebeden biteceğini söyler ve o gün geldiğinde tam da Ak Şemsettin'in dediği gibi olay gerçekleşir. Fatih hocasına haber vermeye gittiğinde hocasının yerde ağlayarak namaz kıldığını görür ve hocasının ne kadar büyük bir tasavvuf alimi olduğunu anlar ve bu olaydan sonra hocasının peşini hiç bırakmaz her dakika ondan yeni bir şeyler öğrenmeye çalışır.
12 Haziran 2013 Çarşamba
Hazin Bir Olay !
Şah İsmail 17 Temmuz 1487 yılında Erdebil şehrinde Safevi Tarikatının şeyh ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Dedesi Cüneyd , babası şeyh Haydar annesi ise Ak koyunlu hükümdarı Uzun Hasan'ın kızı Alemşah Halime Begim dir. Şah İsmail'in dedesi Şeyh Cüneyd Kafkasya'ya düzenlediği seferde öldürülmüştür.Babası Şeyh Haydar'da babasının öcünü almak için o da Kafkasya'ya sefer düzenler ve Sünni bir devlet olan Şirvanşahlar Devletine saldırır. Şirvan hükümdarı Ferruh Yaşar yenilgiye uğrar ve geri çekilmek zorunda kalır.Hükümdar, Şeyh Haydar'ı yenebilmek için damadı olan Ak Koyunlu Devlet'inin hükümdarı Yakub Beyden yardım ister. Ancak Yakub Bey aynı zamanda Şeyh Haydar'ın karısının abisidir. Böyle olmasına rağmen Yakub Bey yardım gönderir ve yapılan savaşta Şah İsmail'in babası Şeyh Haydar ölür.Ve bütün Olay bundan sonra başlar. Şah İsmail ve ailesi, dayısı Yakub Bey tarafından Fars'da İstahr Kalesine hapsedildiler. Yakub ölünce Şah İsmail ve ailesi Yakub'un kardeşleri tarafından tahta çıkmakta yardım etsinler diye hapsedildikleri yerden çıkartıldılar. Ancak daha sonra Şah İsmail ve ailesini tehdit olarak görüp onları yok etmeyi denediler, savaşlar sırasında Şah'ın büyük kardeşi Sultan Ali öldürülür, vefat etmeden önce Şah İsmail'i valisi olarak kabul eder. Bu yüzden Şah İsmail çok zor şartlar altında uzun yıllar saklanır ve on üç yaşına bastığında Ak Koyunlu Devlet'inin yıkılması ile Safevi Devlet'ini kurar. Şah İsmail yaşadıklarından sonra Sünnilere inanılmaz bir nefret duyar etrafında Sünni olan herkesi öldürür. Bunun sebebi babasının,dedesinin,abisinin ve ailesinden bir çok kişinin Sünniler tarafından öldürülmesi ve Sünniler tarafından uzun yıllar sürgün hayatı yaşamasıdır. O kadar ileri gider ki gelen Sünni elçileri öldürür ve kurduğu devlet'de bir tane bile Sünni bırakmaz. Şah İsmail annesininde Sünni bir kadın olduğunu bilir hatta ona bu sefaleti yaşatan sülaleden olduğunuda ve çok geçmeden annesi Alemşah Halime Begim' i öldürür. Sırf Sünni düşmanlığı yüzünden dönemin yükselen devleti, Osmanlı Devlet'ine yani Yavuz Sultan Selim'e meydan okur ancak hüsrana uğrar ve Safevi Devlet'i yıkılır.
10 Haziran 2013 Pazartesi
Papa'nın Aciz Umutları
İskender Bey, Arnavutların Ulusal kahramanlarından olan bir komutandır. Önceleri Osmanlı Devletine devşirme sistemi ile gelmiştir. Burada II Murat ile birlikte eğitimler almış ve görevler yapmıştır. Osmanlı sisteminde yetişmiş önemli Osmanlı komutanlarından biridir. Her ne hikmetse o da Vlad Dracula gibi II Murat döneminde Niş muharebesi sırasında baş kaldırmıştır. İskender Bey Osmanlı içinde en az Arnavutlar kadar önemli bir komutandır.Ancak II Murat'a karşı gelerek ve Müslümanlıktan çıkarak bağımsızlığını ilan eder. Papa ise böyle önemli bir komutanı kaçırmak istemez sonuçta o dönemde Osmanlı ordu sistemini daha çözen olmadığı için onu değerlendirmek ister. İskender'e ordu verir ve Osmanlıya karşı gelebilmesi için elinden geleni yapar.Papa,İskender Beye o kadar güvenmektedir ki onu Osmanlı Devletinden kurtuluş yolu olarak görmekte ve bütün umutlarını İskender'e bağlamaktadır. Bu yüzden İskender'e Hristiyanlığın Şövalyesi lakabını vermiştir. İskender Bey Papadan aldığı ordu ile Arnavutluğa gider ve orada Osmanlı Devletinin kuşatmasına karşı önemli zaferler alır.Bu zaferleri alırken Osmanlı ordu sisteminden öğrendiği bilgileri uygular. Ve Fatih ve güçlü ordusu karşısında muhteşem bir direniş örneği göstererek on yıl boyunca kaleyi vermemiştir. Bu on yılın sonunda Fatih kaleyi alır ve egemenliğine son verir. Arkadaşlar görüldüğü üzere bu dünya üzerinde Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur.
8 Haziran 2013 Cumartesi
Osmanlı'da Yardım Ve Dayanışma Örneği !
Arkadaşlar bu gün siz değerli okuyucularıma Osmanlı Devleti'nin hayır severlik ilkesi altında Askı sistemini anlatacağım.Bu sistem genellikle ekmek fırınlarında uygulanan bir sistemdir. Osmanlı Devleti'nin halkına verdiği önem ve Osmanlı halkının kardeşlerine verdiği değerin somut bir örneğidir.Bu sistemle hem hayır işleniyor hem aç kalanların karnı doyuyor hemde tüm halkın refahı üst seviyelere uğraşıyor. Sistem Osmanlı'da şöyle işliyor.Fırınlarda yapılan ekmekler halka açık bir şekilde satılırken hayır sever bir insan gelip dört ekmek alır dört ekmeyin parasını öder ancak ekmekleri alırken satıcıya iki tanesi askıya der ve geri kalan iki ekmeği alır ve dört ekmek parası öder,karnı aç olan kimi kim sesi olmaya yani zor durumda olan kişiler ise fırıncıya gider ve askıdan hayır sever insanın bıraktığı ekmeği para vermeden alır ve karnını doyurur. Böylelikle insanların arasında sıkı bir bağ oluşur. Böylece halkın refahı en üst seviyeye ulaşır ve herkes mutlu olur. Arkadaşlar bu sistem Osmanlı Devleti'nin uzun süre ayakta durmasını sağlayan önemli bir etkendir.Okuyucularm bu sistem günümüzde de bazı yerlerde hayır sever vatandaşlarımız tarafından uygulanmaktadır.Ben reklam yapmayı pek sevmem ancak "www.Askıda ne var.com" adlı bir sitede üniversite öğrencilerine ve ihtiyacı olan öğrencilere yardım yapılmaktadır herkes girebilir fakat sadece askıdan üniversite öğrencileri ve meslek liseleri faydalana bilmektedir.Yardımlarınızı esirgemeyin şu fani dünyada kendi gereksinimlerinizden bir kez vazgeçin ve hayır işleyin !
6 Haziran 2013 Perşembe
İçimizdeki Hain...
Çandarlı Halil Paşa, Osmanlı İmparatorluğu döneminde II. Murat ve onun oğlu Fatih Sultan Mehmet'in baş vezirliğini yapmış önemli bir devlet adamıdır. Paşa aynı zamanda mevkine,makamına düşkün de bir insandır. II. Murat Han taht dan inip tahtını oğluna bıraktığı sıralarda paşa hain emellerle halkı kışkırtarak , Fatih'i tahtan indirip halkın gözünde itibarını düşürmüştür.Böylelikle paşa makamını korumuştur ancak II. Murat Han vefat ettiğinde yirmi yaşına gelen Fatih tahta çıkmış ve Osmanlı'nın sultanı olmuştur. İlk divan heyetini topladığında II. Murat'ın vezirlerinin uzakta durduğunu gören Fatih onlara "Babamın vezirleri yaklaşın" demiştir ve onları yanında tutmuştur. İlginçtir ki onları görevden almayıp Çandarlıyı da baş vezirliğini devam ettirmiştir.Belli bir zaman sonra İstanbul'u Fetih edeceğini açıklayan Fatih'e Çandarlı Paşa son derece engel olmaya çalışmış ve bahane olarak da ,yenilirsek Osmanlı'nın çöküşe gideceğini öne sürmüş ve Fatih'in üstünde bir baskı oluşturmuştur.Ancak paşa Osmanlı'nın geleceğini düşünmemekte sadece kendi makamını düşünmektedir.Fatih bu sözlere kulak asmayıp İstanbul'u kuşatır ancak deniz savaşı olsun , surları geçememek olsun Fatih'in üstünde bir baskı oluştururken Çandarlı ise sürekli geri çekilmek gerektiğini herkese söylemekte ve dediklerinde haklı olduğunu ispat etme çabası içindedir.Bir süre sonra Fatih yeniden ayaklanır ve düşmanın üzerine yürür ve başarılıda olmuştur.Ancak Çandarlı galibiyetin olacağına inanmayıp fetih sırasında kendi menfaatini düşünerek düşmanla anlaşma yapmış denilmektedir. Ve bu sözler Fatih'in kulağına gitmiştir.Fatih fetih sırasında Çandarlıya dokunmamış ancak İstanbul'un fetih'inden sonra yaptıklarını gözden geçirip Çandarlıyı infaz ettirmiştir.Arkadaşlar anlayacağınız her devlet de kendi menfaatini düşünen bir çok insan vardır bunlar devletin geleceğine ve yapısına zarar verir. Fatih 'in Çandarlıyı hükümdar olduktan hemen sonra öldürmemesinin nedeni ona bir fırsat verip düzelmesini sağlamaktır. Ancak her insan ikinci bir şansı hak etmez. Çandarlı bu makam,mevki düşkünlüğünden vazgeçememiş ve sonunda layığını bulmuştur.
5 Haziran 2013 Çarşamba
Ya Ben İstanbul'u Alırım Ya İstanbul Beni...!
"Ya ben İstanbul'u alırım ya İstanbul beni" sözünün kime ait olduğunu sanırım her kes bilir ancak bunun ardında yatan değeri her kesin tam olarak algılaya bileceğini sanmıyorum eğer Fatih Sultan Mehmet bu sözü söylemişse sözünün arkasında da sonuna kadar durmuştur. Söylediklerinin arkasında durduğunu yaptıklarından da somut bir şekilde göre biliriz. Sizlere bu sözün arkasından yaşanmış bir olayı anlatacağım bu olay şöyle başlamıştır. Fatih İstanbul'u kuşatmıştır sürekli Bizans surlarını geçmeye çalışmaktadır. Ancak Bizans surlarını geçmek o kadar kolay değildir. Surları geçmesi için denizden de destek alması gerekmektedir.Fakat zincirler ve düşman gemileri izin vermez, askerlerinin büyük gayreti ile gemileri karadan yürütür ve boğaza girmeyi başarır ancak gemilerimiz yenilgiye uğrar bunu haber alan Fatih atıyla birlikte savaşın açık ve net bir şekilde görüldüğü körfeze gider yenildiğini gören Fatih sinirden atı ile birlikte denizde 200m ilerlemiş ve boğulma tehlikesi geçirmiştir. Bu olay askerleri,paşaları etkilemiştir.Öfkeden ne yapacağını bilemeyen Fatih otağına döner ve uzun bir süre düşünür.Kısa bir zaman sonra Bizans elçisi gelir ve antlaşma yapmak ister.Bizans deniz savaşını yenmiş olmasına rağmen çok gariptir yüksek boyut da isteklerde bulunmamış Fatih'e 'İstanbul ve çevresi sizin olsun bize sadece halkımızın yaşadığı merkezi bırakın' demişlerdir. Ancak fatih "ya ben İstanbul'u alırım ya İstanbul beni" sözünün arkasında durarak antlaşmayı kabul etmemiştir. Ve her devletin gözünün olduğu bu şehri o kahraman askerleriyle fetih ederek bizlere armağan etmiştir.
4 Haziran 2013 Salı
Şahin Toplarının Gizli Kahramanı
Arkadaşlar bu gün sizlere İstanbul'un fethi sırasında büyük rol oynamış ve bize bu güzel şehri bırakan Fatih Sultan Mehmet in yaptırdığı Şahin Toplarını anlatacağım. Ben bu topların nicel değerleri ile değil, anlamsal değeri yani nitel özelliklerinden bahsedeceğim. Fatih İstanbul'u kuşatmadan önce bilindiği üzere çok sıkı bir hazırlık dönemi yaşar çünkü bu güne kadar kimse konstantinopolis'i alamamıştır. Genç bir sultan olmasına rağmen çok iyi yetişmiştir ve bir çok konu hakkında bilgi sahibidir. Fatih İstanbul'u saran bu heybetli surları aşmak için çok düşünür ve bu devasa topların yapılmasını ister ama bunu yapacak çok kişi yoktur. Bunu yapabilecek bir kişi ararken bir havadis gelir. Bizans'da yaşayan Macar Urban adlı yaşlı bir adamdır ve bu işleri çoktan bırakmıştır. Onu çağırmak için birkaç kez girişimde bulunmuşlardır ancak olumlu sonuç alamamışlardır. Bunu duyan Bizans kıralı hemen Urban'ın zindana atılmasını emreder ve Urban zindana atılır. Fatih bu topların yapılmasını şart olarak görmektedir ve Lağımcılara Urbanı kaçırmalarını emreder. Lağımcılar kısa bir süre sonra Urban'ı zindandan kaçırırlar ve Osmanlı sultanın karşısına getirirler. Urban bu topları yapacağına söz verir ve yapımına Edirne'de başlanır. Harp zamanı gelir ve Şahin Topları surların kapısına dayanır ilk başta her şey güzel gider ancak Fatih topların günde üç atış yapmasından rahatsızdır ve atışları sıklaştırmak için kendi yaptığı bir formülü kullanır Bu formül zeytin yağı ile ıslatılmış bezleri topları soğutmak için kullanır ve üç saatte bir atış yapma imkanına sahip olurlar ve bununla birlikte İstanbul'un fethi hız kazanmış olur.Bizim sultanlarımız gerçekten iyi yetişmiş ilim,irfan sahibi,yüce gönüllü insanlardı.Her konuda bilgi sahibiydiler ve bu bilgilerini günlük hayatta kullana biliyorlardı. Yazımın başlığında dediğim gibi bu topların gizli kahramanı Fatih Sultan Mehmet idi. Çünkü hem topu soğutup daha fazla atış yapma imkanını sağladı ve aynı zamanda Macar Urban'ı çağırmadan önce kendisi bizzat bu topların matematiksel hesaplarını yapmıştır.Burada kahraman Urban gibi görünüyor olabilir ancak o sadece fatihin hesapladığı matematiksel işlemlerin dökümünü yapmıştır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)